-
1 adı gibi bilmek
о́чень хорошо́ знать; знать, как свои́ пять па́льцев -
2 su gibi bilmek
знать назубо́к, свобо́дно владе́ть -
3 avucunun içi gibi bilmek
знать что-л. как свои́ пять па́льцев -
4 su
вода́ (ж)* * *- yu1) вода́su almak — а) промока́ть ( об обуви); б) дава́ть течь (о лодке, судне); в) мор. брать питьеву́ю во́ду ( в судно)
su basmak — затопля́ть водо́й
su çekmek — а) впи́тывать во́ду; б) брать во́ду из коло́дца
su dökünmek — облива́ться водо́й
su etmek / göstermek / yapmak — дава́ть течь ( о судне)
su geçirmez — водонепроница́емый
su kaçırmak — а) пропуска́ть во́ду; б) арго моро́чить го́лову кому
su tesisatı, su boru hattı — водопрово́д
su vermek — а) полива́ть ( растения); б) напои́ть ( животных); в) дать во́ду кому; г) остужа́ть в воде́ калёный мета́лл
deniz suyu — морска́я вода́
içilir su, içme suyu — питьева́я вода́
kaynar su — кипято́к
maden suyu — минера́льная вода́
musluk suyu — водопрово́дная вода́
tatlı su — пре́сная вода́
yağmur suyu — дождева́я вода́
2) в соч.sular — во́ды
kıyı suları — прибре́жные во́ды
sanayı suları — промы́шленные во́ды
termal / şifalı sular — минера́льные исто́чники
yeraltı suları — подзе́мные во́ды
3) во́ды, во́дный масси́в; во́дные простра́нстваkara suları — территориа́льные во́ды
su baskını — наводне́ние
su basma — затопле́ние
köyü su bastı — деревню́ затопи́ло
su kavşağı — слия́ние рек
su yüzü — пове́рхность воды́
suyun yüzünde — на пове́рхности воды́, на воде́
4) река́, ре́чка5) врз. сокdomates suyu — тома́тный сок
portakal suyu — апельси́новый сок
mide suyu — физиол. желу́дочный сок
6) эссе́нция ( получаемая из пахучих цветков)çiçek suyu — цвето́чная эссе́нция
gül suyu — ро́зовая вода́
7) отва́р, насто́й; бульо́нet suyu — мясно́й бульо́н
pirinç suyu — ри́совый отва́р
tavuk suyu — кури́ный бульо́н
iki su yıkamak — стира́ть два ра́за
••suda balık satmak — погов. дели́ть шку́ру неуби́того медве́дя
suyu görünce teyemmün bozulur — посл. при ви́де воды́ в омове́нии песко́м уже нет нужды́ (если есть возможность решать вопрос законным путём, то почему не воспользоваться этой возможностью)
suyu görmeden paçaları sıvamak — погов. засучи́ть штани́ны, не ви́дя воды́
- suyunu almaksu uyur, düşman uyumaz — посл. во́ды спят, враг не дре́млет
- suyu baştan kesmak
- sudan cevap
- su çarpmak
- suyu keşilmiş değirmene dönmek
- suyunu çekmek
- sudan çıkmış balığa dönmek
- su dökmek
- suya düşmek
- sudan geçirmek
- su gibi - su gibi bilmek
- su gibi gitmek
- su gibi okumak
- su gibi terlemek
- suyuna gitmek
- suyunca gitmek
- suya göstermek
- su göstermemiş
- su yüzü göstermemiş
- su götürmez
- suyu ısınmak
- suyu kaynamak
- su içinde
- su içinde kalmak
- su iktiza etmek
- su kapmak
- sular kararmak
- su katılmamış
- suyu kesiyor
- su kesmek
- su kesilmek
- su koyuvermek
- suyu mu çıktı?
- yahu, İstanbulun suyu mu çıktı?
- suyu nereden geliyor
- suda pişmiş
- su okutmak
- suya sabuna dokunmamak
- suya salmak
- suyu seli kalmamak
- su serpilmek
- suyunun suyu
- suyuna tirit
- su yürümek
- su yüzüne çıkmak -
5 ad
и́мя (с)* * *1) и́мяadın ne? — как тебя́ зову́т?
adında — по и́мени
Metin adında bir kimse — не́кто по и́мени Мети́н
adınızı bağışlar mısınız? — не соблагово́лите ли Вы назва́ть своё и́мя?
ad koymak — дать и́мя, наре́чь
2) назва́ниеadı geçen — [выше]упомя́нутый, на́званный
3) грам. и́мя существи́тельноеözel ad — и́мя со́бственное
••adı çıkmış dokuza, inmez sekize — посл. ≈ оди́н раз укра́л, наве́к во́ром стал
- adına- ad almak- adını anmamak
- adı batası
- adı batacası
- adı batmak
- adı belirsiz
- adı bozulmak
- adı çıkmak
- adı deliye çıkmak
- adı gibi bilmek
- adı kalmak
- adı karışmak
- adını kirletmek
- adını lekelemek
- adını koymak
- adı sanı belirsiz
- adı sanı meçhul
- adı sanı var
- ad takmak
- adı üstünde
- ad vermek
- adını vermek
- adı var -
6 avuç
горсть (ж) ладо́нь (ж)* * *озвонч. -cu1) ладо́нь2) горсть, при́горшня••- avucunun içine almak
- avucunun içinde tutmak
- avucunun içi gibi bilmek
- avuç içi kadar
- avucum kaşınıyor
- avucuna saymak
- avucunu yalamak -
7 bal
мёд (м)* * *1) мёдbal peteği — медо́вый сот
bal sığmak — кача́ть мёд
2) ка́медь ( на коре фруктовых деревьев)3) сок перезре́лого инжи́ра ( выступающий из плода)••bal olan yerde sinek de bulunur — погов. где мёд, там и му́хи
- bal dök te yalabal tutan parmağını yalar — посл. у кого́ мёд, тот хоть па́льцы да обли́зывает
- bal gibi
- bu kulüp bal gibi bu yıl birinci olur -
8 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
9 şeytan
чёрт (м)* * *чёрт, дья́вол••- şeytan kandırdışeytan kulağına kurşun! — погов. как бы не сгла́зить!
- şeytanın ayağını kırmak
- şeytanın bacağını kırmak
- şeytanın kıç bacağı ayağı
- şeytanın kıç art ayağı
- şeytan dürttü
- şeytan gibi
- şeytana kulâhı giydirmek
- şeytana pabucu ters giydirmek
- şeytana parmak ısırtmak
- şeytan tüyü
- şeytana uymak
- şeytanın yattığı yeri bilmek
- şeytan görsün yüzünü!
- şeytan kulağına kurşun
- hiç birimiz hasta olmadık
См. также в других словарях:
ismi gibi bilmek — adı gibi bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
dini gibi bilmek — çok iyi bilmek Ufacık bir düşüncenin en büyük bir dikkati iflas ettirdiğini dini gibi bilirdi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
adı gibi bilmek — çok iyi bilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bülbül gibi bilmek — çok iyi öğrenmiş olmak Çocuk dersi bülbül gibi bildiği hâlde, Mükremin Hoca, bir türlü tam numara atmazmış. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
avucunun içi gibi bilmek — bir yeri, bir şeyi çok iyi ve ayrıntılı olarak bilmek Sizin analarınızın, babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
su gibi bilmek (veya okumak) — yanlışsız bilmek veya okumak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bülbül — is., hay. b., Far. bulbul 1) Karatavukgillerden, sesinin güzelliği ile tanınmış olan ötücü kuş (Luscinia megarhynchos) 2) mec. Sesi çok güzel olan kimse Hanende Nedim Bey ki gençliğinde Boğaziçi nin bülbülü, en sevgili kuluyken artık onun da… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ad — 1. is., ddi, Ar. ˁadd 1) Sayma 2) Sayılma Birleşik Sözler addetmek addolunmak 2. is. 1) Bir kimseyi, bir şeyi anlatmaya, tanımlamaya, açıklamaya, bildirmeye yarayan söz, isim: Çocuk, kedi, ağaç, düşünce, iyilik, Ahmet, Ertuğrul birer addır 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç — is., cu 1) Elin iç tarafı, apaz, hapaz 2) Elin yarı yumulmuş durumu Buğdayı avucu ile aldı. Birleşik Sözler avuç avuç avuç dolusu avuç içi bir avuç Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller avuç (veya el) açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
din — 1. is., hlk. Bir şeyin en yüksek ve sivri noktası Birleşik Sözler din doruğu 2. is., hlk. İlmek 3. is., din b., Ar. dīn 1) Tanrı ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet Her … Çağatay Osmanlı Sözlük
isim — is., smi, Ar. ism 1) Ad 2) Kişi, insan Biz eskidikçe yaşlarımız yirmiden yirmi bire, yirmi birden yirmi ikiye bastıkça yeni yüzler, yeni isimler katılıyor aramıza. Y. Z. Ortaç 3) dbl. Ad Birleşik Sözler isim babası isim cümlesi isim çekimi isim… … Çağatay Osmanlı Sözlük